Geleceğin belirsizliğiyle birlikte belirsizliğin geleceği, insanları endişeli bir hayata sürüklüyor.
Hayat, her zaman olağan akışında gitmez. Bazen, beklenmedik durumlar ortaya çıkar.
Nefesler tutulur. Gergin ve uzun bekleyişler olur. Salgın günleri de böyle süreçlerden biridir.
Salgın döneminde en büyük etkiyi sağlık sektörü yaşadı. Bunu kabul ediyoruz. Fakat bir de eğitim sektörü var ki ikinci büyük etki orada yaşandı. Dünya genelinde okullar kapatıldı, öğrenciler evlere kapandı. Eğitim, öncesinde de kapalı ortamlar içindeydi belki. Ama eğitim kurumlarında sosyalleşebilme imkânı bulunuyordu. Artık dünyada sadece klasik eğitim düzeni yok. Yeni eğitim uygulamalarına karşı biraz daha yakından bakmak gerekiyor gibi.
Dünyadaki ve özellikle eğitim camiasındaki bu belirsizlik süreci, bir şekilde atlatılacak. Ama en az yara ile kurtulmak için eğitim camiasının ne gibi problemleri çözmesi gerekecek?
Endişeli bir hayat
Her şeyde hızlı bir değişim ve dönüşüm var. Öyle ki eğitim de bu değişim ve dönüşümden nasibine düşeni almakta hiçbir beis görmedi. Herkes eğitim konusunda sorular sorarken, şu anki hiçbir neslin daha önce tecrübe etmediği bir şey ortaya çıkıverdi: Uzaktan eğitim.
Çocuklar bambaşka bir noktada buldular kendilerini. Her şey, çok hızlı değişti. Kimse bu kadar hızlı bir geçişi beklemiyordu. Nasıl ki yüzme bilmeyen birisini denizin ortasına bıraktığınızda, orada çırpına çırpına bir şeyler yapmaya, suyun üstünde kalmaya ve nefes almaya çalışır. Bu çalışmasıyla beraber suya maruz kalarak, yüzmeyi öğrenir. Buna benzer, uzaktan da olsa eğitime ve öğretim almaya maruz kaldı çocuklar.
Malum, devir hız devri.
Her şey öyle hızlı değişiyor ki şu an bu yazıları yazdığımız eğitim atmosferiyle bu yazının size ulaştığı andaki atmosferin aynı olup olmayacağını bile kestiremiyoruz.
Global bir vizyon
İnsanlık, ucu görünmeyen salgın tünelinden çıkış yolu ararken, eğitimciler tarafında hazırlıklara başlandı. Eğitimciler, herhangi bir durumla karşılaşıldığında çaresiz kalmadan, derhal yeni duruma mutabık olmaya çalıştılar.
İnsan, tabiatı gereği Hazreti Allah’ın verdiği akıl nimetini, tehlike anlarında daha fazla kullanmaya gayret gösteriyor. İnsanlık tarihinde her kırılma noktasında, her büyük felakette, yeniden ayağa kalkma ve yeni düzene adapte olma yarışı yapılıyor.
Yolu eğitimle kesişen herkes, hayatta her türlü yeniliğe açık hale geldi. Bu konuda salgın, cesareti artırdı.
Belki bir süre sonra, okula gidemediği için üzülen öğrenciler, uzaktan eğitim daha güzeldi diyerek tekrar uzaktan eğitime dönmek isteyecekler. Okul okul gezerek evladını kayıt ettirmeye çalışan veliler, salgın döneminde olduğu gibi oturdukları yerden her okulu sanal tur vasıtasıyla gezip o eğitim kurumu hakkında bilgi alma alışkanlığını devam ettirmek isteyecekler.
Fikrî takip
Okullar, mevcut öğrencilerini adeta fikrî takip altına alıyor. Uzaktan eğitim sürecinde derslere katılımlar, alınan yoklamalar, yapılan testler ve eksik görülen konular, birebir öğrenciyle ve velilerle istişare ediliyor. Bu da sürecin pozitif yansımalarından birisi olabilir.
“Gidişatı, salgın süreciyle birlikte belirleyeceğiz”
Eğitim camiasının ortak bir ses olarak dillendirdikleri cümle bu. Kurumlar, kendilerinin her şeye hazır olduklarını belirtmekle beraber süreci, salgının seyrinin belirleyeceğinin farkındalar.
Köklü değişiklikler
Zorunlu sebeplerden dolayı eğitimin şartları ve bugüne kadar alışılageldik temel unsurları değişiyor. Köklü bir değişim sürecinde ise başta öğrenciler olmak üzere; yolu eğitimden geçen herkesi ilgilendiren bu süreç, acaba ne gibi neticelere varacak?
Eve kapanan uzaktan eğitimde, her şeyin birbirine harmanlandığı bir eğitim ortamında veli, bazen öğretmen oluyor. Öğretmen de bazen öğrenci oluyor. Öğrenci ise bazen veli olmak durumunda kalıyor.
Pandemi günlerinde, farkına vardıklarımız
Eğitimle ilgili çok temel yanlışlarımız olabilir.
Kabul. Fakat esas, işin özündeki problem, eğitimin hayat için değil de sınav için yapılıyor olmasıdır. Hâlbuki eğitim; “yetiştirmek”, “büyütmek”, “geliştirmek” manalarına gelir. Görüldüğü gibi, sınava hazırlamak gibi bir anlam taşımıyor.
Bu süreçte nelerin farkına vardık;
- Eğitimde yapılan fizikî yatırımla beraber fikrî yatırımların da önemli olduğu anlaşıldı.
- Eğitimin aile boyu bir meşguliyet olduğu yeniden hatırlandı.
- Yaparak, yaşayarak, üreterek öğrenme modellerine geçilse ve öğrencilerin hayatları sadece bir sınava yönelik değil de genel manada hayatın ta kendisine göre ilmek ilmek işlense, daha güzel olacağı düşünüldü.
- Öğrenci, akıl yürütebilmeyi, sebeplerden hareketle sonuçlara varabilmeyi, analitik düşünce basamaklarını arşınlayıp bir örümceğin ağ örmesi gibi titizlikle kendi hayat ağını örmeyi becerebilse, eğitimin daha iyi olabileceği görüldü.
- Öğrencinin, yeknesak bir şekilde, çoktan seçmeli testlerle, hazır sorulara hazır cevaplar vererek sözde bir başarı elde etmektense fikrî kabiliyetinin geliştirilmesinin farkına varıldı.
- En nihayetinde; en iyi, en zeki olanın değil, en iyi adapte olanın, en iyi uyum sağlayanın, en başarılı olduğu anlaşıldı.
İnsan ve Hayat Dergisi
Comments are closed